top of page
  • Meltem Şakarcan (PCC;ACPC)

Şifreler İçinde Kaybolmak…

Uzun geçen bir günün ardından tek istediğim evimin kapısının içinden bir an önce girebilmekti.

Sırt çantam, el çantam, alışveriş paketleri ile birlikte otoparktan apartmanın kapısına kadar süren yolculuğumda, elimde ki torbaların ikisinin patlaması, domateslerin ortaya saçılması gibi nedenlerle vermek zorunda kaldığım zorunlu molanın ardından, apartmanın kapısını açmak için giriş şifresini hızlıca yazdım ve ‘enter’ tuşuna bastım. Kapı açılmadı… Herhalde karıştırdım dedim. Ellerimde ki yükün ağırlığı ile zorla kaldırabildiğim sağ elimin iki parmağı ile şifreyi yine girdim ve yine yanlış oldu.

Derin bir nefes alıp, sabahtan beri başıma gelen her olayı durum olarak görebilmem becerimi burada da kullanmaya niyet ederek, aklıma gelen sık kullandığım başka bir şifreyi de girdim. Hayat bana o gün oyun oynamaya ciddi ciddi niyetliydi belli ki. Üçüncü şifre de yanlıştı. Sistem ise üç kez şifre girdiğim için bir süreliğine kilitleniyordu. Daha önce böyle bir deneyimim olmadığı ve kollarımla birlikte zihnimin, tüm bedenimin de yorgunluğu ile ellerimdeki paketleri öylece bırakıp iki adım uzaklıkta bulunan otopark ile apartmanı ayıran basamağın üzerine çöktüm.

Kendime sordum...

‘Şu an duygun ne diye?’ Birçok duyguyu taşıdığımı hissettim. İçlerinden biri en çok ‘bıkkınlık’ diye bağırdı, diğerleri kenara çekildi.

‘Bıkkınlık’ duygusunu karşımda görünce kendime soru sormayı bırakıp sorularımı ona sormaya başladım. ‘Sevgili bıkkınlık duygum, senin ortaya çıkmana sebep olan durum neydi?’ Bıkkınlık cevap verdi; Ne kadar farkındasın bilmiyorum ama üç gündür hayatının şifrelerle uğraşmaktan geçiyor.

İki gün önce bağlı olduğun bir gruba ait üyeliğini yenilemek için web sayfasına girmeye çalıştın, şifreni üç kez yanlış girdiğin için 12 saat boyunca yeni link gelmesini bekledin. Bu durum seni hem çok üzdü hem de telaşlandırdı. Zira üyelik yenilemen için son iki günündü.

Aynı gün ödemelerini yapmak için hesaplarının bulunduğu bankaların web sayfalarına girmeye çalıştın girişlerini kilitledin ve çağrı merkezlerini arayarak yeniden aktif hale getirmen saatlerini aldı. Bu durumun oluşması seni çok kızdırdı zira yapman gereken ödemelerinin hepsinin son günüydü.

En son dün akşam, dairenin kapı girişinde ki alarm sistemine şifreni girdin, içeri girdikten sonra ‘enter’ tuşuna basmayı unuttuğun için alarm çalmaya başladı ve tüm apartman ayağa kalktı. Bu durum seni çok utandırdı. Komşularına karşı çok mahcup hissettin.

Sonra da şarjı biten telefonunun pin kodunu üç kez yanlış girince gece yarısı GSM firması ile dakikalarca görüşmek zorunda kaldın. Bu durumda ise o kadar tahammülsüz oldun ki neredeyse telefonunu kırıyordun.

Bugünün şifre konusunda talihlisi ise ‘apartmanın giriş kapısı!

Bir de kalkmış bana senin ortaya çıkmana hangi durum sebep oldu diye soruyorsun. Telaş, kızgınlık, mahcubiyet, tahammülsüzlük … Tüm bu duygu kardeşlerim birleşince ortaya ben çıktım.

Esas bu durumlar sana neyi gösteriyor diyerek kendi duygum biraz sitemli biraz kırgın topu bana attı.

Sanki tüm bunları ilk defa duyuyormuş gibi gözlerim açıldı ve geçen iki günüme şöyle bir göz attım.

Haklıydı! Tüm bunları yaşayan ben değilmişçesine, hiç haberim yoktu.

Kısa bir sessizliğin ardından sorularına devam etti: Gözlerinde bir ışık görüyorum, omuzların ise çökmüştü şimdi biraz da olsa dikleşti. Gözünün önünden geçenleri seyrederken ne hissettin?

Hissettiğim tek şey vardı; Şifrelerin arasında kaybolma duygusu.

Ben şifreleri değil, şifreler beni yönetir hale gelmişti. Üstelik bu kaybolma duygusu bir gün içinde hayatımın tüm alanlarında farklı farklı durumları yaşamamı ve her seferinde de birçok olumsuz duyguyu üzerime almama neden oluyordu.

Niyeyse ona söylemek istemedim. Sustum.

O sırada ‘bıkkınlık’ duygusunun sesi kısılmaya başladı ve ‘omuzların yükseldikçe, gözlerinde ki ışığı gördükçe benim gücüm azalıyor, şimdi ‘kaybolmak’ duygusu gelmek istiyor, hoşça kal’ dedi ve ortadan kayboldu.

Artık az da olsa daha sakin bir ses duyuyordum: Selam, ben kaybolma duygunum, beni bulduğun için teşekkür ederim. Şifrelerin arasında nasıl buldun beni biraz anlatır mısın, çok merak ediyorum dedi. Sesi oldukça sevecen ve ilgiliydi.

Kendimi bir an şifreleri oluşturan rakam ve harf sinsilesinin içinde buldum. Ben hiçbir şey yapmadan ortada duruyordum farklı renklerde, farklı boyutlarda rakamlar ve harfler kendilerine göre hızlarda üzerime geliyorlardı, bense olduğum yerde sağa sola dönerek bir şeyler yapmaya çalışıyordum.

Bunu gördüm ama yine sesim çıkmadı. Sadece derin bir nefes alarak kendi kendime çık şuradan dedim.

Kaybolmak duygusu beni duymuştu, derin bir nefes aldığını gördüm ve oradan çıkmak istediğini duydum, oradan çıkmak sana ne hissettirecek, aldığın derin nefesle dışarıya neyi çıkartmak istedin dedi.

Bu kez sesli sesli ve güvenle söyledim: Özgürlük! Evet oradan çıktığımda özgür hissedeceğim.

Güvenim sesime rahatlık olarak yansıdı, aldığım nefesle kaybolmak duygusunu göndermiştim.

Artık son konuğum güven duygusu idi. İçimde hissettiğim duygular dile gelmişti.

Bir süre yine sessiz kaldık. Dingin, sakin ve şefkatli bir ses tonu ile beni bırakmamak ve bir daha şifrelerin içinde kaybolmamak için neye ihtiyacın var dedi.

Neye mi ihtiyacım var? Hımmm… Bunların hiçbirini düşünmediğim gerçeğini bir kez daha yüzüme vurdum. Belki biraz düzen, belki biraz yavaşlık, belki biraz odaklanmak…

Güven duygum tok bir ses tonuyla fısıldadı en çok hangisine?

Duyduğum tok ses tonuyla bu kez ben fısıldadım: Öncelikle düzene…

Bir soru daha almak istemedim. Kendime geldim. Bu düzeni kurmak için yapacaklarımı biliyordum. İlk olarak dağılan domatesleri düzgünce torbaya doldurarak ve apartmanın giriş şifresini torbaları yere bırakıp boş ellerimin parmakları ile düzgünce tuşlayarak apartmanın kapısından girdim.

Birinci kata çıktım, dairemin kapısını açtım. Poşetleri yere bırakarak kapı alarmının şifresini açtım ve enter tuşuna bastım. Olaysız bir şekilde eve girdim.

Ellerimde bulunan poşetleri mutfağa, çantamı da girişte sandalyenin üzerine bırakarak, çalışma odamdan bir not kâğıdı alarak ilk aksiyonlarıma başladım…

O günden beri, kendime söz verdiklerimi yaptım ve şu ana kadar hiçbir şifrenin içinde kaybolmadım.

Hayatın tüm şifrelerini çözende, kuran da yöneten de kendimiziz.

Kaybolma hissinde olduğumuzda yapılacak tek şey bir an durup düşünmek: Şifreler mi beni yönetiyor, ben mi onları?

Çözdüğünüz tüm şifrelerin kolaylıklarla açılmasını diliyorum.

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page